SON DAKİKA: Sultanbeyli Belediyesi kışa hazır İstanbul Erkek Lisesi’ndeki kavga ile ilgili 20 öğrenciye disiplin cezası Osmangazi’de Nermin Atalay deneyimlerini paylaştı Gaziosmanpaşa’da Başkan Vekili Karadeniz’den Hamsi Festivalinde gitar sürprizi Söğüt: "Yeni kampüs Hereke’ye hareketlilik getirecek" Matlı ailesinden BUÜ’ye önemli bağış Fırtına nedeniyle Adalar’da vapur seferi durdu Aydın Büyükşehir Belediyesi’nden ADÜ’ye çevre ve altyapı düzenleme desteği Kaçak hayvan sevklerine karşı İncirliova’da ortak çalışma Başkan Zencirci’den ’semt pazarı’ açıklaması
Dolar: 42,9531 TL %0,04
Euro: 50,5867 TL %0,04
Gram Altın: 6.013,94 TL %0,51
Bilinipte Saklanan Gerçeklerimiz
Yazar Resmi
Fahri Becene

Bilinipte Saklanan Gerçeklerimiz


Bir zamanlar “dost” dediğimiz kimseler vardı; bir masaya oturduğunda aynı ekmeği bölüşmekten mahcup olan, omuzuna dokunduğunda içinden geçen acıyı sezebilen insanlar… Ve akrabalar vardı; aynı kanın, aynı toprağın, aynı tarihin taşıyıcıları. Birbirinin yokluğunu kendi yokluğu sayan, birinin derdine koşmayı namus bilen insanlar… Fakat bugün zamanın ağır ritmi bu bağları aşındırmış gibi.

Artık dostluk da eski dostluk değil; akrabalık da eski akrabalık…
İnsanlar, çıkarlarının gölgesine sığınarak yürür olmuşlar. Bir adım ileri atarken geride bıraktıklarına bakma zahmetine bile girmiyorlar. Kimse kimsenin acıyla kıvrandığını merak etmiyor, kimse kimin tok kimin aç olduğunu umursamıyor. Akrabalık bağları, modern dünyanın bencilliğiyle sınandığında acı bir gerçek ortaya çıkıyor: Herkes kendi yokuşunu, kendi kavgasını taşıyor; geriye dönüp “Sen nasılsın?” diye soran ise gitgide azalıyor.

Daha da acısı, yalnızca umursamazlık değil…
Birbirlerinin kuyusunu kazan, düşene tekme vuran, gülüşlerin ardına sahte yüzler saklayan bir kalabalığın içinde yaşıyoruz. İnsan ilişkilerinin dokusuna gaddarlık sinmiş; merhamet, hatırlanması zor eski bir kelime gibi. Kimi zaman kendi akrabandan gördüğün soğukluk, bir yabancının şefkatinden daha ağır, daha keskin bir yara açıyor insanda.

Oysa akrabalık, sadece kan bağı değildir; insanın insana dayanması, aynı sofrada bir tas çorbayı kardeşçe paylaşmasıdır. Dostluk ise en zor zamanlarda omuz omuza durmanın adıdır. Bugün unutulan da tam olarak budur: Paylaşmanın, dayanışmanın, birbirini kollamanın o derin insanlığı.

Ve belki de bu çağın en büyük kaybı, insanların birbirine sırt çevirmeyi öğrenmesi değil; acımasızlığı, gaddarlığı normal kabul edecek kadar körelmesidir.

Yine de umut tükenmez. Bir kişinin merhameti bile bir koca topluluğun karanlığını yırtabilecek bir ışıktır. Çünkü insanlığın asıl gücü, birbirine sahip çıktığı anlarda ortaya çıkar.